YABAN ARISI

’Gerçek yaşam hikayelerden esinlenir,’’ derler. Yaşam hikayelerden esinlenir ama hikayeler gerçek yaşamın sınırlarını parçalar insana dair olanla yoluna devam eder. İnsanın en derinine iner ve insana dair olup da onun yaşamında olamayacak büyüklükteki korkularını, acılarını ve arzularını hazmedilir bir yapıda insana sunar. İnsan hikayeler yoluyla kendi bilinçaltıyla hazmedilir bir şekilde yüzleşir. Aristo, ‘hikayeler korkutur, acıtır, acıma hissi verir ve sonrasında arındırır’ der.

Nietzsche de bu anlamda hikayelerin irrasyönel bir gerçeği ifade ederken hayatın aşırı rasyönel yaklaşımına karşı bir denge unsuru oluşturduğunu söyler.

 

Her hikaye okuyucuyu yer yer kendisin de içinde bulunduğu bir yolculuğa çıkarır. Kah kendimizi kah birbirimizi buluruz hikayelerde. Bana göre insan yalnızca kendi hikayesinin kahramanı değildir bunun yanında her okuyucu okuduğu hikayenin de kahramanıdır. Hikayeler vardır alır sizi sarmalına ve hikayenin kahramanıyla beraber aynı korkuda aynı heyecanda aynı haykırış ve aynı sinişte birlikte olursunuz, özdeşleşirsiniz kahramanla. Hikaye zaten bu şekliyle, Roland Barthes dediği gibi, okuyucunun aktif katılımıyla anlam kazanır. Nietzsche bu anlamda hikayelerin kimlik gelişimdeki rolünden bahseder.

 

Hangi türden olursa olsun ve hangi yapıda aktarılırsa aktarılsın her bir hikaye dünyaya ve yaşama açılan ayrı bir perceredir. Biz okuyucular her bir pencereden zamana, mekana, duygusal ve entellektüel gelişimimiz ve kültürel referansımıza bağlı olarak yaşamın başka bir çehresini seyrederiz.

İnsanlar vardır hikayeler derler, ulusal veya uluslararası boyutta. İnsanlar vardır hayallerinin sınırlarına ulaşılması güçtür.  Zengin hayel dünyalarının yanısıra gözlem kabiliyeti oldukça gelişmiş ve bir gözlemden bin yorum çıkarabilecek derecede zengin fanteziye sahiptirler. Bir de bu bahsettiğim her iki özelliğin de aynı bünyede toplandığı insanlar vardır. İşte o insanlardan birisi de  Yaban Arısı romanının yazarı sevgili İsmail Coşkun’dur. Kendisiyle kısa süredir tanışıyoruz. Bir iki defa bir buçuk saatlik buluşmalarımız neredeyse dörder saat sürmüştü.  En çok dikkatimi çeken, muhabbette hikayeler anlatması ve muhabbetindeki hikayemsi anlatım tarzı olmuştur. Bir arap hikaye anlatıcısı (meddah) der ki ‘ iyi bir anlatıcı kulakları göze çevirebilendir’. Bu aynı zamanda hem didaktik hem de pedagojik değeri olan bir söylemdir. Bu konuda sevgili İsmail oldukça başarılıdır bana göre.

 

Yaban Arısı Roman’ı rüya ile başlayan bir maceradır. Yazarı tarihin girdabına çeker, anıların örümcekli mahzeninde izi kaybolmaya yüz tutmuş tarihi bir olayın peşinden sürükler. Yazarı geçmişin silik patikalarında yürütür, karanlık köşelerinde arayışa zorlar ve derin sularında uzun bir süre boğuştuktan sonra  Yaban Arısı romanıyla günyüzüne çıkar ve onu bizlere sunar. Yaban Arısı romanını okuduğunuzda çılgınca ve oldukça uzun soluklu bir araştırma sonucu kaleme alındığını hemen göreceksiniz. Romanda tarihi olaylar, aktörler, coğrafi bilgiler, kişi tanımlamaları ve bu kadar karmaşanın oldukça tatlı bir anlatımla sunumu vardır.

Ben iyi bir okuyucu değilim. Özellikle romanı zor okurum eğer beni hemen sarmalına almazsa. Yaban Arısı romanı elime geçtiğinde, kitabın ön ve arka kapağına baktım, önsözüne bir gözattım derken kendimi 59. sayfada buldum. Çok yoğun olmama rağmen kitabı çok çabuk, (bir haftada), bitirdim çünkü Yaban Arısı Romanı:

  • Şiirsel bir dille yazılmıştır. Akıcı ve çok güzel bir anlatım örneği sergilenmiştir;
  • Her bölüm okuyucuya sıcak bir tebessümle ‘hoş geldiniz’ dercesine, onun için tanıdık imgelerle, teşpih yapılarak, süslü şiirsel bir girişle başlamış. Okuyucuyu o bölümle alakalı motife etme babında didaktik olarak çok doğru bir yol izlenmiştir;
  • Oldukça zengin bir dil kullanımı vardır. Ben kendi adıma kitapta 43 tane anlamını araştırmak zorunda olduğum yeni sözcük öğrendim.
  • Gerek yöresel, gerek ulusal düzeye kullanılan deyimler, atasözleri ile anlatım derinleştirilmiş ve aynı zamanda daha da anlaşılır hale getirilmiştir;
  • Anlatımda detaya ve portremsi tasvirlere özen gösterilmiştir. Bir pazar portresi çizilmiş ki kendim bizzat pazarda olsam bu kadar güzel gözlem yapıp anlatamazdım. Kahramanın çocukluğu anlatılırken bir değirmen tasviri yapılmış ki kendimi çocukluğumun değirmenlerinde buldum. Muhabbetlerin, kişilerin ve coğrafi yapıların tasviri de aynı lezette yapılmıştır.
  • Romanda kahramanın yaşamı anlatılırken ‘gelişmiş insan’ kavramı çerçevesinde kölelik veya göçmenlik gibi kavramların eridiğini görüyoruz.
  • Romanda umut kapıları hep açık tutulmuştur. Heyecan ve merak uyandırıyor okuyucuda.
  • Anadolu’nun bir köyünde başlayan hikaye Almanya’da oldukça tanınmış, Goethe gibi ünlü filozof ve entellektüellerin çıktığı burjovazi bir aileye kadar uzanır. Yaban Arısı Roman’ı, yazarın misyonu ve davası kapsamında da önemli bir çalışmadır diye düşünmekteyim. Bakınız, ‘bir dava adamı’ edasıyla ne diyor sevgili İsmail Coşkun ‘yiğidin sevdası’ isimli şiirinde:

Tanrı’nin kırbacıyla, Roma’ya yapsam sefer,

Dağlar karargahımız, ağaçlar olur nefer.

Ötügenden ilk  çığlık; ”Kızıl Elma“ dır  zafer.

Kartal sinek avlamaz, yuksek olur yuvası,

Büyük olur yiğidin, sevdasıyla davası…

Kitabı okurken Yaban Arısı romanının İsmail Hoca’nın ilk romanı olduğuna inanasım gelmedi. Çünkü usta bir kalemin satırlarda ve sayfalarda dolaştığı okuyucunun gözünden kaçmıyor.

İsmail Coşkun Hoca’yı tebrik ediyorum ve kitabın yeni kitapların yazımına teşvik teşkil edecek düzeyde ilgi görüp okunmasını temnenni ediyorum.

 

Muzaffer Yanık

03-06-2024

 

İlköğretimi doğup büyüdüğü köyü olan Pasinler, Köprüköy ilçesine bağlıGüzelhisar Köyü' nde, orta ve lise eğitimini de Erzurum'da yapmış. Halen yaşadığı Hollanda'ya 1981 yılında aile birleşimi yoluyla gelmiştir. Bir yılı aşkın bir dil eğitiminden sonra Pedagoji Akademisini bitirmiş ve ardından Yüksek Dereceli Pedagoji eğitimini ve daha sonra da Master of education düzeyinde orthope- dagoji eğitimini tamamlamıştır. Sırasıyla, İlköğretimde öğretmenlik, belediye düzeyinde ana dili ve kültürü eğitim koordinatörlüğü ve temel eğitime yönelik olarak eğitim uzmanlığı yaptı. 2004 - 2006 yılları arasında Hollanda Milli Eğitim bakanlığı, Hollanda Belediyeler Birliği, Hollanda İşverenler Birliği ve sendikalar adına ülke genelinde anadili ve kültürü öğretmenleriyle ilgili Sosyal Planın koordinatörlüğünü yaptı. Şu anda, Hollanda da Avans University, Higher Professional Education, bölümünde öğretim görevlisi olarak çalışmaktadır. Bunun yanı sıra Hollanda'daki Türk Toplumuna yönelik sosyal faaliyetlerde aktif görevler almıştır. Türkler için Danışma Kurulu Üyeliği, Demokratik Sosyal Dernekler Federasyonu Başkanlığı bunlar arasındadır. Öykü ve şiir yazmaktan, edebî içerikli dost sohbetlerine katılmaktan büyük haz alır. Kara Zambak edebiyat dergisi nin danışma kurulu üyeliğinin yanısıra, 'Sensizliği üşüyorum' isimli bir de şiir kitabı bulunmaktadır.

Site Footer